Yalnızız biz... Tüm dünya sırtını
dönmüş, bırakmış bizi düşüncelerimizle başbaşa...
Evet, hepimiz teker teker
yalnızız... Her birimiz, yalnızlığından bir ada yaratmış
kendine. O adada kendi Robinson Crusoe'luğumuzu yaşıyoruz.
Hikayeden tek farkı; burada palmiyeler yok. Burada deniz de yok...
Burada yalnızca kılcal damarlar var: Beynimizin, düşünmekten
yorulmuş en eski parçaları...
Kitap rafları dolu olsa ne fayda...
Hepsi de sayfalar dolusu ahkam!.. Sohbet yok, gülücük yok, söz
yok, şekil yok, kadın yok... Burnumda eski, küflü kitapların
kokusu. Hepsi yaşlanmış artık; bana ne verebilirler ki... Belki
birkaç satır masal, birkaç satır şiir, birkaç satır avuntu...
İşte o kadar...
Sığıntı mıyız bu hayatta?
Yanlışlıkla dünyaya gelmiş olamayız; çünkü Tanrı'nın
tesadüfü yoktur... Belki de planlanmış bir suikastiz biz;
tanıdığımız tüm insanlara atılmış bir bomba... Belki yirmi
yıl önce patladı, belki patlamayı bekliyor.
Tek bildiğimiz şey: Hepimiz
yalnızız. Hepimiz, kendi ruhumuzda, teker teker yalnızız... Bu
çaresizliğimizle alay konusu oluyoruz Şeytan'a. Onun iblisleri ve
köpekleri bile gülüyor bize. Parmakla gösteriyorlar bizi.
Yüzümüze karşı savuruyorlar ateş kokan nefeslerini...
Derviş hırkalarımızla yalnızca
kendimizi kandıramıyoruz. Ruhumuz içten yalanlarımızı
yutmuyor... Ya sokaklar? Sokaklar bize bir şans daha verecek mi bu
gece vakti? Belki de şairin dediği gibi: “İtler bile gülecek
kimsesizliğimize...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder