Eski mezar taşları boynunu bükmüş;
sanki geçmiş günleri özlüyorlar...
Bir esinti hatırlatır bu tepelere
kadim günlerini. Ne çok açardı çimenler... Ne çok şenlenirdi
baharda otlar... O zamanlar, minarelere tepeden bakan bu kaknem
“appartement”lar yoktu...
Bir molla geçerdi her gün bu
yokuştan. Topuklarıyla toprağı sarsardı adeta... Kaftanının
etekleri yerleri şöyle bir selamlar geçerdi... Molla konuştu mu
sakalı titrerdi; göğsüne kadar inen uzun, beyaz sakalı...
Herkesi ağzına baktırırdı.
Bu ağaçlar hepimizden eski
buralarda. Tarihi git onlara sor... Dedemin dedesini bile tanırlar
onlar; tabi o zamanlar hepsi birer fidandı...
Eski mezarlıkta kimseler yok. İn
cin bile bu kutsal mekana saygısından oyununu kesmiş; iki “fatiha”
okumadan geçmiyorlar... Yalnızca birkaç serçe ve bir kaplumbağa;
başka kimseler yok ziyarete gelen...
Unutulduk sanmayın sakın. Kimse
adınızı anmasa da bir zamanlar yaşadığınız aşikar. Üstünü
otlar bürümüş mezarlarınız; sarmaşıklarla kaplı
mezar taşlarınız var. Çevreniz yosunlarla kaplı. Öldüğünüze
göre ve mezarınız mevcut olduğuna göre; demek bir zamanlar
yaşamıştınız...Başka ispata ne gerek...
Mezar taşındaki tarih hicri 1297...
İsim; Hacı Hüseyin oğlu Seyfeddin Efendi...
Ruhuna fatiha...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder