BİRKAÇ SÖZ
Divânü Lûgatit-Türk, Türkçe'nin ilk büyük sözlüğüdür. Yazarı Kaşgarlı Mahmud,
Hakaniye(Karahanlı) soyundan gelmektedir (Doğum: 1008). 1057'de babası ve dedesine yapılan
suikastten sonra kaçmış, yıllarca Türk diyarlarında dolaşmıştır. Türkistan coğrafyasını dolaşmış,
Türklere ait kelimeleri, sözleri, şiirleri; hatta adetleri, gelenekleri toplamış, bu ansiklopedik
nitelikteki sözlüğüne yerleştirmiştir.
Kaşgarlı'yı 1072 yılında Bağdat'ta görüyoruz. Bu dev eseri, 25 Ocak 1072 tarihinde kaleme
almaya başlamış, 10 Şubat 1074'te tamamlayabilmiştir. Eserini Abbasi Halifesi El-Muktedî
Biemrillâh'a sunmuştur.
Eserin dili Arapça'dır. Sadece anlamları verilen kelimeler yani madde başları, maddelere örnek
olarak verilen cümleler, atasözleri ve şiir parçaları Türkçe'dir. Açıklamalar ve Kaşgarlı'nın yazdığı
önsöz tamamen Arap diliyle yazılmıştır. Bunun sebebi de Kaşgarlı'nın hem Araplar'a Türkçe'yi
öğretmek istemesi hem de Türkçe'nin erginliğini ispat etmek istemesidir.
Başta da söylediğim gibi bu eser sadece bir sözlük değil, Türk kültürüne açılan ansiklopedik bir
kaynaktır. Bu yüzden içinde barındırdığı atasözleri ve özlü halk deyişleri çok önemlidir. Bu
çalışmada işte bu atasözlerinin tamamı gözler önüne serilecektir.
Mert KARSLIOĞLU
2014, İZMİR
DİVÂNÜ LÛGATİT-TÜRK'TEKİ ATASÖZLERİ VE ÖZLÜ SÖZLER
CİLT I
- Kuş kanatın er atın: Kuş kanadıyla, er atıyla (değerlidir). [at, 34]
- İm bilse er ölmes: Parolayı bilen er ölmez. [im, 38]
- Ermegüge eşik art bolur: Tembele eşik dağ beli olur. [art, 42]
- Ot tise agız köymes: Ateş demekle ağız yanmaz. Bu sav, söylediği sözden cayan kimse için söylenir. [ot, 43]
- Tilkü öz inge ürse uduz bolur: Tilki kendi yuvasını hor görürse uyuz olur. Bu sav, ilini, boyunu, şehrini inkar eden, yeren kişi için söylenir. [uduz, 54] / [yin, 5, c: 3]
- Agız yise köz uyadur: Ağız yese göz utanır. Bu sav, birisinin armağanını yeyip de işini görmeyen ve sıkılan kişi için söylenir. [agız, 55]
- Öküz adakı bolgınça buzagu başı bolsa yeğ: Öküzün ayağı olacağına buzağının başı olmak yeğdir. Bu sav, “başlı başına bulunmak, başkasına uyuntu olmaktan iyidir” demek için kullanılır. [öküz, 59]
- Avçı neçe al bilse adıg ança yol bilir: Avcı ne kadar hile bilirse ayı da o kadar yol(kaçacak yol) bilir. Bu sav, iki kurnaz kişi karşılaştığı zaman söylenir. [adıg, 63]
- Agılda oglak togsa arıkda otı öner: Ağılda oğlak doğsa arkta(ırmakta) otu biter. Bu sav, “azık için kaygı çekme” diyecek yerde kullanılır. [arık, 65]
- Uluk yagırı ogulka kalır: Omuzbaşındaki yara oğula kalır. Çünkü sinirlerin ek yerleri orada toplanır ve kolay kolay iyi olmaz. [uluk, 68] / farklı versiyon; Keriş yagrı ogulka kalır: Sırt yarası oğula kalır, demektir; çünkü orası oynak yerdir, kolay kolay iyileşmez. [keriş, 370]
- Künde irük yok, begde kıyık yok: Güneşte gedik(çatlak) yok, beyde cayma(sözünden dönme) yok. Bu sav, beylerin verdikleri sözden dönmemeleri için söylenir. [irük, 70]
- Erik erini yaglığ ermegü başı kanlığ: Çalışan adamın dudağı yağlıdır, tembel adamın başı kanlıdır. [erik, 70]
- Alımçı arslan berimçi sıçgan: Alacaklı arslan (gibidir), borçlu sıçan (gibidir). [alım, 75] / [berim, 409, c: 1]
- Aç ne yemes, tok ne temes: Aç ne yemez, tok ne demez (Aç olan insan her şeyi yer; tok olan aç olana her şeyi söyler). [aç, 79]
- İgliğ tutrugı ad bolır: Hastanın vasiyet etmesi iyilik getirir. Bu sav, vasiyet etmesi arzu edilen kişi hakkında söylenir. [ad, 79]
- Alın arslan tutar, küçin oyuk tutmas: Hileyle arslan bile tutulur, güç kuvvetle bostandaki oyuk bile tutulmaz. Bu sav, kuvvetten aciz kalan bir kimse için, işinde bir çare kullanması yolunda söylenir. [al, 81]
- Ay tolun bolsa eligin imlemes: Ay tolun(dolunay) olunca elle gösterilmez; çünkü onu her gözü olan görebilir. [ay, 82, c: 1] / [imledim, 287, c: 1]
- Kişi alası içtin yılkı alası taştın: İnsanın alası içinde, hayvanın alası dışında. Bu sav, yaltaklanarak muhalefetini ve hıyanetini gizlemek isteyen kimse için söylenir. [ala, 91]
- Ula bolsa yol azmas, bilig bolsa söz yazmas: Yolda işaret olunca yol şaşmaz, bilgi olunca söz şaşmaz. [ula, 92] (ula: kırda yolu gösteren işaret taşı)
- Uma kelse kut kelir: Misafir gelince kut(uğur) gelir. [uma, 92]
- Yurt kiçük bolsa anğut bedük ur: Delik küçük olsa da tıpayı büyük vur. [anğut, 93]
- Yırak yer sawın arkış keldürür: Uzak yerin sözünü(haberini) kervan getirir. [arkış, 97]
- Adın kişi nenği nenğ sanmas: Başkasının malı mal sayılmaz (Başkasının malından hayır gelmez). [adruk, 98]
- Ortak erden artuk almas: Ortak, ortağının artığını almaz. [ortak, 99]
- Tagığ ukrukın egmes, tenğizni kaygıkın bügmes: Dağı kementle eğemezsin, denizi kayıkla kapayamazsın. [ukruk, 100]
- Kaz kopsa ördek köliğ igenür: Kaz gidince ördek gölü sahiplenir. [ördek, 103]
- Ersek erge tegmes, iwek ewge tegmes: Orospu koca bulamaz, acele eden eve varamaz. [ersek, 104]
- İzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at yagrımas: Çarık giyen adam ölmez, keçesi olan(atın eyerinin altına konulan yumuşak keçe) at yaralanmaz. [izlik, 104]
- Endik uma ewlikni agırlar: Budala misafir ev sahibini ağırlar. [endik, 105]
- Erdem başı tıl: Erdemin, ahlakın başı dildir. [erdem, 107] / [tıl, 336, c: 1] / [tıl, 133, c: 3]
- Emgek eginde kalmas: Emek (sıkıntı) sırtta kalmaz. [emgek, 110]
- Oglak yiliksiz oglan biligsiz: Oğlak(keçi yavrusu) iliksiz, oğlan(küçük çocuk) bilgisiz olur. [oglak, 119]
- Inğan ınğrasa botu bozlar: Dişi deve inleyince boduk(deve yavrusu) ses verir. Bu sav, akrabaların birbirlerine olan yakınlıklarını anlatır. [ınğan, 120]
- Beş ernğek tüz ermes: Beş parmak düz olmaz (Beş parmağın beşi bir değil). [ernğek, 121]
- Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas: Arpasız at koşamaz, arkasız(destekçisi olmayan) yiğit düşmanı bozamaz. [arpa, 123]
- Yılan kendü egrisin bilmes tewi boynın egri tir: Yılan kendi eğrisini bilmez, deveye boynun eğri der. [egri, 127]
- Arkasız er çeriğ sıyumas: Arkası olmayan er(yiğit) düşmanını yenemez. [arka, 128]
- Ermegüge bulıt yük bolur: Üşengeç kişiye bulut bile yük olur. [ermegü, 138]
- Alp eriğ yawrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma: Yiğide kötülük etme, yüğrük atın (hızlı koşan at) sırtını yaralama. [ıkılaç, 139]
- Açıglığ er şebük karımas: Varlıklı kişi çabuk yaşlanmaz. [açıglığ, 147]
- Azukluğ aruk ermes: Azığı(erzağı) olan adam yorulmaz. [azukluğ, 148]
- Emikliğ uragut kösekçi bolur: Emzikli(çocuk emziren) kadın iştahlı olur. [emikliğ, 153]
- Taşığ ısrumasa öpmiş kerek: Taşı ısıramayan öpmelidir (bugün: bükemediğin bileği öp, denir). [öpdi, 163]
- Kümüş künge ursa altun adakın kelir: Gümüş güneşe konunca altın ayağıyla gelir (bugün: kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez, denir). [urdı, 164]
- Otuğ odguç birle öçürmes: Ateş alevle söndürülmez. [öçürdi, 176]
- Etli tırnğaklı edirmes: Et tırnaktan ayrılmaz. [edirdi, 177]
- It ısırmas at tepmes time: İt ısırmaz, at tepmez deme; çünkü onların yaratılışı öyledir. [ısırdı, 178]
- Alplar birle uruşma, begler birle turuşma: Yiğitlerle vuruşma(savaşma), beylerle duruşma(onlara karşı direnme). [uruşdı, 182]
- İkki bogra igeşür otra kökegün yançılur: İki boğa dövüşür, arada sinek incinir. Bu sav, iki beyin çarpışmasında arada zayıfların ezilmesi üzerine söylenir. [igeşdi, 187]
- Usukmışa sakığ kamuğ suw körünür: Susamış olana serap bütünüyle su görünür. Bu sav, ihtiyacı olduğu nesnenin her şey tarafından yerine getirileceğini sanan kimse için söylenir. [usuktı, 191]
- Yalnğuk ürülmiş kap ol, agzı yazlıp alkınur: İnsanoğlu şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açıldığında havası söner. [ürüldi, 195]
- Kuruğ yıgaç egilmes, kurmış kiriş tügülmes: Kuru ağaç eğilmez, kurulmuş kiriş düğümlenmez. [egildi, 198]
- Ögüngüçi üminde artatur: Kendini öven donunu pisletir. [ögündi, 203]
- Tay atatsa at tınur, ogul eredse ata tınur: Tay büyüyünce at dinlenir, oğul yetişince baba dinlenir. [atattı, 206]
- Tolum anutsa kulun bulur, tolum unutsa bulun bolur: Silahını hazırlayan tay da bulur, silahını unutan tutsak olur. Bu sav, her işte hazırlıklı bulunmayı emreder. [anuttu, 215]
- Suw içürmesge süt ber: Su içirmeyene süt ver. “Sana kötülük edene iyilik et” demektir. [içtürdi, 218]
- Tüzün birle uruş, utun birle üsterme: Yumuşak huylu kimseyle çarpış, alçak kimseyle yarışma; çünkü alçak kimse kabarır, kötülük eder. [üsterdi, 221]
- Bütün ümlüğ kança kolsa olturur: Donu sağlam olan nereye isterse oturur. Bu sav, temiz olanın hiçbir suçlamayla lekelenemeyeceğini bildirir. [olturdı, 224]
- Us üşgürse ölür: Akbaba bir adamın yüzüne karşı öterse uğur sayılmaz. Bu ölüme işarettir. [üşgürdi, 228]
- Kenğeşlig bilig üdreşür, kenğeşsiz bilig obraşur: Danışmayla olan bilgi güzelleşir, danışıksız olan bilgi yıpranır. [obraştı, 231]
- Sınamasa arsıkar, sakınmasa utsukar: İnsan sınamasa aldanır, sakınmasa utulur(yenilir). [utsuktı, 242]
- Tünle bulıt örtense ewlük urı keldürmişçe bolur. Tanda bulıt örtense ewge yagı kirmişçe bolur: Akşam vakti bulut kızarırsa kadın oğlu olmuş gibi sevinir. Sabah vakti bulut kızarırsa eve düşman girmiş gibi olur. Türkler, sabahleyin bulutun kızarmasını uğur saymazlar. [örtendi, 251]
- Yakadakı yalgagalı eligdeki ıçgınur: Yakadakini yalayacağım diye uğraşan elindekini de kaybeder (bugün: Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak, deyişi vardır). [ıçgındı, 253] / [yalgadı, 307, c: 3]
- Karga kazga ötgünse butı sınur: Karga kaza özenirse (onun gibi uçmaya çalışırsa) ayağı kırılır. [ötgündi, 254]
- Bir toyın başı agrısa kamuğ toyın başı agrımas: Bir toyun(gayri-müslim din büyüğü) başı ağrıdı diye bütün toyların başı da ağrımaz. Bu sav, arkadaşları bir şey istedikleri, kabullendikleri ve yedikleri halde, birinin bunu istememesi halinde söylenir. [agrıdı, 273]
- Sakak bıçar sakal oxşar: (Gizlice) çeneyi keser, sakalı okşar. Bu sav, hilesini dalkavuklukla saklayan kimse için söylenir. [oxşadım, 282] / [sakak, 286, c: 2]
- Alım keç kalsa adaklanur: Alacak(borç) geç kalırsa alacaklı ayaklanır. [adaklandı, 293]
- Ulugnı uluglasa kut bulur: İhtiyara saygı gösteren kişi kut(mutluluk, uğur) bulur. [ulugladı, 304]
- Yagını aşaklasa başka çıkar: Düşman küçümsenirse başa çıkar(tepene çıkar). [aşakladı, 305]
- Köp sögütge kuş konar, körklüğ kişige söz kelir: Gür söğüde kuş konar, güzel kişiye söz gelir. [köp, 319]
- Yıgaç uçunga yel tegir, körklüğ kişige söz kelir: Ağacın ucuna yel değer, güzel kişiye söz gelir. [köp, 319]
- Kim kür bolsa köwez bolur: Kabadayı olan adam kurumlu olur. [kür, 325]
- Kuzda kar eksümes, koyda yağ eksümes: Kuzeyde(dağın kuzey yamacında) kar eksik olmaz, koyunda yağ eksik olmaz. [kuz, 325]
- Kız kişi sawı yorıglı bolmas: Pinti adamın sözü(ünü, şöhreti) yayılmaz. Bu sav, adının iyi çıkması ve övülmesi için cömertlikle emredilen kimseye söylenir. [kız kişi, 326]
- Boş nenğge idi bolmas: Başıboş bırakılan malın sahibi olmaz. Bu sav, kendi malını koruması gereken kişi için söylenir. [boş, 330]
- Kış konukı ot: Kışın konuğu ateştir. [kış, 332]
- Kul yagı ıt böri: Kul düşman, köpek kurttur. Bu sav, kölenin efendisine karşı sevgisinin olmadığını göstermek için söylenir. [kul, 336]
- Kül ürkünçe köz ürse yik: Küle üflemektense köze üflemek daha iyidir. Bu sav, küçük işleri bırakıp büyük işler yapmayı öğütler. [kül, 337]
- Künge baksa köz kamar: Güneşe bakanın gözü kamaşır. [kün, 340]
- Kırk yılka tegin bay çıgay tüzlinür: Kırk yıla kadar zenginle fakir eşitlenir (Ölümle ya da zamanın değişmeleriyle zengin ile fakir eşitlenir). [kırk, 349]
- Tatsız Türk bolmas, başsız börk bolmas: Tatsız(Tat: Acem, Fars) Türk olmaz, başsız börk(yün başlık) olmaz. [börk, 349] / [Tat, 280, c: 2]
- Kara bulıtığ yel açar, urunç bile il açar: Kara bulutu yel açar; rüşvetle de devlet kapısı açılır. [bulıt, 354] Bu savın farklı şekli: Kalın bulutuğ tüpi sürer, karanku ışığ urunç açar: Kara bulutları tipi sürer, karanlık işi de rüşvet açar. [tüpi, 216, c: 3]
- Sögüt sülinğe kadınğ kasınğa: Söğüde tazelik, kayına sertlik (yaraşır). Bu sav, aslına çeken her şey için söylenir. [sögüt, 356] / [kadınğ, 369, c: 3]
- Koş kılıç kınka sıgmas: İki kılıç bir kına sığmaz. [kılıç, 359]
- Bar bakır yok altun: Var bakır, yok altın (Elde bulunan şey bakır gibi değersiz görünür. Elde bulunmayan ise altın gibi değerlidir). [bakır, 360]
- Kök temür kerü turmas: Gök demir boş durmaz (dokunduğu yeri yaralar, zarar verir). [temür, 361]
- Kök kirsün kızıl çıksun: Gök girsin kızıl çıksın. Kırgız, Yabaku, Kıpçak ve daha başka boyların halkı ant içtiklerinde, sözleştiklerinde, demiri ululamak için kılıcı çıkararak yanlamasına önlerine koyarlar ve böyle derler. Bu söz; “sözünde durmazsan kılıç kanına boyansın, demir senden öcünü alsın” demektir. Onlar demiri ulu sayarlar. [temür, 361]
- It çakırı atka tegir, at çakırı ıtka tegmes: Çakır gözlü köpek ata değer, çakır gözlü at bir ite değmez. Bunun nedeni; çakır gözlü at iyi görmez. Ondan kaçınmak emrolunuyor. [çakır, 363]
- Ol keçişni suw iletti: Su, o köprüyü götürdü(yıktı). Bu sav, geçen ve elde edilmesi imkansız olan iş için kullanılır. [keçiş, 369]
- Bu sözni sıdığdın sızıtma: Bu sözü dişlerinin arasından sızdırma. Sır saklaması için öğüt verilen kimseye böyle söylenir. [sıdığ, 374]
- Kuduğda suw bar, ıt burnı tegmes: Kuyuda su var, itin burnu erişmez. Bu sav, bir işi dileyip de eremeyen; başkasının yemeğine göz dikerek onu ele geçiremeyenler hakkında söylenir. [kuduğ, 375]
- Balık suwda közi taştın: Balık suda ama gözü dışarda. [balık, 379]
- Yadağ atı çaruk, küçi azuk: Yaya kimsenin atı onun çarığıdır, gücü kuvveti azığıdır. [çaruk, 381]
- Kuruk kaşuk agızka yaramas, kuruk söz kulakka yakışmas: Kuru kaşık ağıza yaraşmaz, kuru söz kulağa yakışmaz. [kaşuk, 383]
- Konak başı sedregi yeg: Çavdar başının seyreği iyidir; çünkü taneler seyrek olursa büyük olur, çok olursa küçük olur. Bu sav, istediğini elde etmek için az emek çekmek isteyen kimseye söylenir. [konak, 384]
- Neçe yitik biçek erse öz sapın yonumas: Bıçak ne kadar keskin olsa da kendi sapını yontamaz. [biçek, 384]
- Oglan biligsiz: Çocuklar bilgisizdir (Çocukların her şeye aklı ermez). [bilig, 385]
- Tezek karda yatmas, edgü ısız katmas: Tezek karda yatmaz, iyi kötüye karışmaz. [tezek, 386]
- Teşük suwda belgürer: Deşik, yarık suda belli olur. Bu sav, bir iş yaptığında övünen kimseye, işin iyiliği kötülüğü meydana çıktığında belli olur demek için söylenir. [teşük, 387]
- Aç iwek, tok tölek: Aç aceleci, tok sakin olur. [tölek, 387]
- Alp çerikde, bilge tirikde: Yiğit savaşta, bilge kişi toplantıda sınanır. [çerik, 388]
- Kaynar öküz keçiksiz bolmas: Kaynayan, coşkun nehir geçitsiz(köprüsüz) olmaz. Bu sav, herkesin şaşırıp kaldığı bir işte, çıkış yolu bulunabileceğini anlatmak için söylenir. [keçik, 390]
- Kılnu bilse kızıl keder, yaranu bilse yaşıl keder: Kendini sevdirmeyi bilen kızıl giyer, yaranmayı bilen yeşil giyer. Bu sav, iyiliğe ermek için güzel geçinmekle öğütlenen kadınlara söylenir. [kızıl, 394] / [bayın, 20, c: 2]
- Ot tütünsüz bolmas, yigit yazuksuz bolmas: Ateş dumansız olmaz, genç kişi günahsız olmaz. [tütün, 400] / [yazuk, 16, c: 2]
- Sabanda sandırış bolsa örtkünde irteş bolmas: Tarla ekilirken tartışma, antlaşma olursa harman zamanında kavga gürültü olmaz. Bu sav, sonunda kavga çıkmaması için işi başından sağlam tutmayı öğütler. [saban, 402] / [sandruş, 416, c: 3]
- Kadaş temiş kaymaduk, kadın temiş kaymış: Kardeş deyince dönüp bakmamış, kayın(akraba) deyince dönüp bakmış. Bu sav, akrabalar içinde kayınlara saygı gösterilmesi istendiği zaman söylenir. [kadın, 403] / [kaydı, 245, c: 3]
- Karı sawı kalmas, kagıl bagı yazılmas: Yaşlı kimsenin sözü bırakılmaz(dinlenir), asma bağının düğümü çözülmez. [kagıl, 409]
- Xan ışı bolsa katun ışı kalır: Hanın işi(emri) olunca hatunun(hanın eşinin) işi geri kalır, ikinci planda kalır. [katun, 410]
- Kagun karma bolsa idisi ikki eligin tegir: Kavun yağma edilse sahibi iki eliyle yakalar(müdahale eder). Bu sav, mal sahibinin malına düşkünlüğünü anlatır. [kagun, 410]
- Tün kününğ karşısı ol: Gece gündüzün zıttıdır. [karşı, 423]
- Kalın kolan çufgasız bolmas: Hayvan sürüsü kılavuzsuz olmaz. [çufga, 424]
- Karga karısın kim bilir, kişi alasın kim tapar: Karganın yaşlısını kim bilir, insanın içindekini kim sezer, kim anlar? [karga, 425]
- Tavgaç Xannınğ turkusı telim, tenğlemedip bıçmas: Çin hakanının ipeği çoktur ama denklemeden biçmez. Bu sav, her işte israfı terketmeyi ve tutumlu olmayı öğütler. [turku, 427]
- Kut belgüsi bilig: Mutluluğun, devletin işareti bilgidir. [belgü, 427]
- Tılın tergige tegir: Dille sofraya erişilir (İyi, güzel sözle nimete erişilir demek istiyor). [tergi, 429]
- Tegme kişi öz bolmas, yat yaguk tüz bolmas: Her adam sana benzemez, yabancı ile akraba bir olmaz. [tegme, 433]
- Öldeçi sıçgan muş taşakı kaşır: Ölecek sıçan kedi taşağı kaşır (bugün, eceli gelen köpek cami duvarına işer, dememiz gibidir). [sıçgan, 438] / [kaşıdı, 267, c: 3]
- Kuş yawuzı sagzıgan, yıgaç yawuzı azgan, yer yawuzı kazgan, budun yawuzı Barsgan: Kuşun kötüsü saksağan, ağacın kötüsü yabangülü ağacı(kuşburnu), yerin kötüsü bataklık yer, halkın kötüsü Barsganlılardır (Kaşgarlı Mahmud'a göre Barsgan halkı: “Huyu kötü ve pinti ” kişilerden oluşur). [kazgan, 439]
- Börininğ ortak, kuzgununğ yıgaç başında: Kurdunki ortak, kuzgununki ağaç başında (kuzgun, kurdun avına ortak olur ama kendi avını ağacın tepesine çıkarıp saklar). [kuzgun, 439]
- Ewdeki buzagu öküz bolmas: Evdeki buzağı öküz olmaz. Bu sav, şerefte ve fazilette yükseldiği halde ailesinin hala çocuk gördüğü kişiler için söylenir. [buzagu, 446]
- Yazıdakı süwlin edergeli ewdeki takagu ıçkınma: Ovadaki sülünü ararken evdeki tavuktan olma. [takagu, 447]
- Kek kördi keregü yüdti: Sıkıntıyı görünce çadırını yıktı, sırtladı (keregü: Türkmenlerce “çadır” demektir. Göçebeler “kışlık ev” anlamına kullanır). [keregü, 447]
- Küzegü uzun bolsa eliğ köymes: Kaldıraç uzun olursa el yorulmaz. Bu sav, oğlu çalışarak refah, rahat gören kişi için söylenir. [küzegü, 448]
- Kutsuz kuduğka kirse kum yagar: Talihsiz adam kuyuya girse kum yağar (kuyuyu kurutur). [kutsuz, 457]
- Neçe munduz erse eş edgü, neçe egri erse yol edgü: Ne kadar ahmak olsa da eş dost iyidir, ne kadar eğri olsa da yol iyidir. [munduz, 458]
- Öz köz ir kışlağ: Adam kendi işini kendi yaptı, başkasına bırakmadı. Bu, evin güney yanını alan adam gibidir; çünkü güney tarafında ot uzun olur, kışın kar az bulunur. [kışlağ, 464]
- Yer basrukı tağ, budun basrukı beg: Yere baskı yapan dağdır, halka baskı yapan beydir(yöneticidir). [basruk, 466]
- Çaxşak üze ot bolmas, çakrak bile uwut bolmas: Dağın taşlık yerlerinde ot olmaz, çıplakta da utanma olmaz. [çaxşak, 469]
- Sawın sagrakka tegir: Sözle(güzel sözle) sürahiye erişilir. İnsan güzel söz söylerse iyi ağırlanır, demek istiyor. [sagrak, 471]
- Tokum yüzüp kudrukta biçek sıma: Deriyi yüzüp bıçağı kuyruğunda kırma. [kudruk, 472]
- Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma: Kızla güreşme, kısrakla yarışma. Bu, Hakanlılardan(Karahanlı) bir kızın gerdek gecesinde Sultan Mesud'u(Gazne hakanı) ayağıyla dokunarak yıktığı için Hakanlıların Sultan Mesud hakkında söyledikleri bir sözdür. [kısrak, 474]
- Kalın kaz kulavuzsuz bolmas: Kaz sürüsü kılavuzsuz olmaz. [kulabuz, 487]
- Eşyek ayur başım bolsa sundurıda suw içgeymen: Eşek, başım selamette olsa denizden su içerim der. Bu sav, dileğine erişmek için uzun seneler yaşamayı arzulayan kişi için söylenir. [sundırı, 492]
- At teküzligi ay bolmas: Atın alnındaki beyazlık ayın yerini tutmaz. Bu sav, büyük bir işin yerine küçük bir işin koyulmaması gerektiğini öğütler. [teküzliğ, 507]
- Subuzganda ew bolmas, topurganda aw bolmas: Mezarlıkta ev olmaz, kıraç topraklı yerde av olmaz. [subuzgan, 516]
- Sundılaç ışı ermes örtkün tepmek: Harman dövmek çayır kuşunun işi değildir. Bu sav, kuvvetli kişinin işini yapmak isteyip de gücü yetmeyen cılız kişiye söylenir. [sundılaç, 526]
- Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ: Öküz olacak buzağı bellidir. Bu sav, kendisinden her türlü iyilikler beklenen yiğit genç için söylenir. [belgülüğ, 528]
* 2. ve 3. ciltler devam edecektir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder