Günlük tutarken bile yalan
söylüyorsun ey şair... Gerçek “ben”i itiraf etmeye, belki de
kimseciklerin göremeyeceği şu kağıda yazmaya bile cesaretin yok.
Sen yazarken bile korkaksın!..
Kalem, gerçeği aydınlatan ışık
olmalıdır. Sen ise onunla gerçeği maskeleyip süslüyorsun. Oysa
ki gerçek daha yalın, daha katı ve daha basittir. Sen, en basit
gerçeği bile dile getiremedin; bari izin ver de kalemin adını
kurtarsın... Yok, o kadarına bile cesaretin yok... Senin yenmiş
tırnaklarınla, titrek ve çarpık parmaklarınla o ellerin,
gerçeğin katibi kalemi tutmaya layık değil!..
Sen, hep duvarlara toslamaya
mahkumsun ey şairimsi!.. Sen, kendi yarattığın labirentte
kaybolmaya mahkumsun ey kalemsiz katip!.. Gerçek “ben” ne zaman
karşına çıksa, aynalardan bile kaçıyorsun. Kilitli kapılar
ardında güvende olacağını sanma; çünkü korkunun delemeyeceği
duvar yoktur...
Şiirlerin bile sahte senin ey
şaircik!.. Yazdığın her şey hoşa gitsin istiyorsun. Oysa ki
hakikat, hiçbir zaman hoşa gitmez. Gerçekler hiçbir zaman yüzleri
güldürmez. Gerçekleri söyleyenler asla sevilmez. Bu yüzden sen,
yalanlarınla, maskelerinle, duvarlarınla, sandıklarınla; bir şair
değil ancak bir şairimsisin!..
Ruhun kararmış, aklın düşünemez
olmuş... Kaleme söz geçiremiyorsun; korkak ve titrek ellerin
dürüstlükten çok uzak. Ey neci olduğu belli olmayan, sen
düşünürken bile korkaksın!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder