VBB

26 Eylül 2013 Perşembe

Geçmişin Büyüsü



...
Yüce Tanrım niçin beni içli yarattın?
Yahut neden kaygısızlar içine attın?
Derdim yokken niçin bana derman arattın?
Ben derdimi gösterdiğin dermanda buldum...

                          (Ziya Gökalp – Hayat Yolu)

* * *


   Mazi, sihirli bir kelimedir. Üstünden zaman geçtikçe günahları, kusurları unutulur ve geriye yalnızca tatlı bir hatırlama kalır...

   Gençler gelecekle; ihtiyarlar geçmişle yaşar. Bu yüzden ihtiyarların hayallerinden çok, anıları vardır. Anılarını ceviz bir sandığın en mahrem köşesinde saklarlar. Orada yaşadıkları kadar yaşayamadıkları da vardır...

   İnsanoğlu, bu andan memnun olmayınca hemen geçmişe sarılır. Milyonlarca insanın hayalinde bir Spartaküs vardır. Kimisi ruhunda bir Kleopatra yaşatır, kimisi Sezar... Kimse gözünün önüne gri dumanlı, dev beton yığınlarıyla kaplı şehri getirmek istemez. Her sanatçı ruhta biraz Babil, biraz Atlantis vardır.

   Bizden önce bu toprağa kimler kimler ayak izini bıraktı... Rüzgar, tüm ayak izlerini sildi lakin anıları götüremedi. Anılar kimi zaman destanlaştı, kimi zaman masal kahramanlarının ağzında yeniden dünyaya geldi. Böylece insanlar, binlerce yıl boyunca bu hatıra parçacıklarından nasiplendiler...

   Bizler, dedelerimizin hayal bile edemeyeceği bir dünyada yaşıyoruz. Buna rağmen ruhumuz, bedenimize muhalefet ederek hep geçmişe sığınıyor.

   Belki de insanoğlundaki nostalji ihtiyacı hiç bitmeyecek. Ne kadar göğe çıkıp semaları dolansak da, yerin altına kadar girip dağları oysak da geçmişin büyüsü peşimizi hiç bırakmayacak...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder