VBB

12 Eylül 2013 Perşembe

Gece sesleri




   Gecenin en sessiz saati; yalnızlığın en derin olduğu vakittir... İşte o vakitte gelir insanın aklına, sakladığı geçmiş yaprakları...

   Gecenin ulvi sesini dinliyorum şimdi; saatlerin tiktaklarını, duvarların dedikodusunu, yıldızların şakımasını... Odamda, dört duvar arasında oturmuş düşünüyorum: Neden ellerim bu kadar ıssız? Nereden geliyor susmayan bu Kazak türküsü? Nereye gidiyor açılmış bunca yol?

   Hiç tanımadığım diyarların türküleriyle büyüttüm kulaklarımı. Hiç görmediğim nehirlerin sularında yıkadım ellerimi. Gözlerime hiç görmediğim dağların renginden çaldım; ama tutmadı... Atların yelelerinden kendime peruk yapayım dedim, olmadı... Kel kaldım yine bu yalnızlık ayazında; başıma bir kalpak örtmediler... Üşüdüm, üşüdüm...

   Ben yine yalnızım bu şehir dolu gecede. Bozkır türküleri bile avutmuyor beni... Eşi bulunmaz bir boşluk açıldı gözlerimin önünde; ya atlarım ya dönerim geri... Belki yine dua ederim eskiden olduğu gibi; belki babam beni yine bayram namazlarına götürür. Gökkubbeyi saran eller nasır tutmayacak; buna eminim...

   Binlerce yıldır çağlayan ak dereden su içtim. Şimdi ağzımda mayalanmış bir geçmişin tadı; kulaklarımda yılkı atlarının nal sesleri...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder