VBB

2 Eylül 2013 Pazartesi

Suskunluklar...



   Bir adam var... Günden güne eriyor... Bir deri bir kemik kalmış ruhu; dayanamaz daha fazla...

   Kasıklarına yediği tekmelerden sonra yığıldı kaldı olduğu yere, kımıldayamadı... İniltileri duyulmadı kimse tarafından; zaten duyulsa da bir fayda etmezdi artık...
   Çok geçti yeniden gençleşmesi için... O son darbeyi yemeyecekti ama... O son darbe, son can parçasını da kopardı etinden, kemiğinden!..

   İnsan yalnız doğarmış, yalnız ölürmüş... Bu adam yalnız yaşadı; yalnız ölümü bekliyor...
   Doğumunu kimseler bilmiyor; nerede, ne zaman, nasıl? Tek aşikar olan yalnızlığın son demi, gözlerimizin önünde...
   Akraba, eş, dost; nerede şimdi? Nerede eski arkadaşları? Hiç mi olmadı seni bir lahza dahi düşünen!.. Yazık!.. Sana değil; sana bu kaderi layık görenlere yazık!..

   Örselenmiş ruhu, törpülenmiş duyguları; sonunda bağlanmış dili... Çürük dişlerinin arasından acıyla karışık iki hece düşüyor önümüze: “Öyle...”
   Bu nasıl kabulleniş, bu nasıl tevekkül kadere!.. “Öyle” doğmuş, “öyle” yaşamış, “öyle” ölecek... Hepsi hepsi “işte öyle”... Gerisi yok...

   Çamurlu topuklarını sürüyerek ilerliyor kaldırımda; sabahın beşi... Hava ayaz... Son kez kıvrılacak bir köşe arıyor huzurla... Son kez merhamet dileniyor Tanrı'dan... Son kez bakıyor kirli gökyüzüne... Son kez titriyor dizleri soğukta...

   Huzur ölümde; ölüm kabullenişte...
   Kabullendi o artık sonunu:

   İşte öyle...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder