O günlerde Gazi, Latife Hanım ile
yeni evliydi sanıyorum. Bir yandan İzmir'de bir iktisat kongresi
toplamaya çalışıyorlar ve bu münasebetle Ankara'ya dönüşlerini
geciktiriyorlardı.
Ben arada sırada ziyaretine
giderdim. Bu ziyaretlerimden birinde, köşkün(İzmir Göztepe'de,
Latife Hanım'ın babası Muammer Bey'e ait köşk) bahçe kapısı
yanında bulunan bahçıvan kulübesinde oturan yedi sekiz adam
gördüm. Gelenler orada kalır, içeriye haber ulaşır, gelsin izni
çıkarsa alınırdı. Acaba bu adamlar ne için oturuyorlardı? Hep
silindir şapkalı, fraklı, temiz giyimli idiler. Hallerinden
tavırlarından ecnebi oldukları belli idi. Ben de Başyaver Cevat
Abbas Bey'den bir kart aldığım için, geldiğimde kapıdaki
görevliye bu kartı verir, kolayca köşke girerdim. Yine öyle
yapmış ve kartı vermiştim. Bir süre sonra beni içeriye kabul
ettiler. Giderken baktım, adamlar benim kabul edilişime şaşırmış
gibiydiler. Atatürk'le görüştüğümüzde:
- Paşam, bahçe kapısı yanındaki
bahçıvan kulübesinde yedi sekiz adam gördüm, ecnebiye
benziyorlardı. Acaba niçin orada bulunuyorlar? Diye sordum. Beni
kolumdan tutarak pencerenin yanına kadar götürdü; eliyle İzmir
Körfezi'ni gösterdi. Bir iki torpido körfezde duruyordu. Atatürk:
- Bunlar ecnebi sefirler,
beklesinler bakalım. Vaktiyle bunlar, bizim elçilerimizi kabul
etmeden geri gönderirlerdi. Beklemeye alışsınlar bakalım, diye
cevapladı.
* kaynak: Cemil Filmer -
“Hatıralar” 1984, sf. 123
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder