VBB

2 Ekim 2013 Çarşamba

Girizgah...



   Bilmediğim bir dilde, hiç duymadığım şarkılar çalınıyor kulağıma... Ben susuyorum...

   Yağmurlarla girizgah yapıyorum şiirime... Adını anmaya korktuğum kahramanların mahlasını kullanıyorum. Duyduğum tüm sesler bir Lale Devri havası taşıyor kulaklarıma... Ben susuyorum; sanki Nedim konuşuyor...

   Hafif bir yel esiyor arkamdan. Saçlarım bozkır toprağı kokuyor. Bir ağaç gölgesi arayan yolcu gibi arıyorum kafiyeleri; bulamıyorum... Şiirlerde yarım kalmanın hüznü; sözcüklerde bir kendine yetememe azabı... Kulaklarımda bir Buhara ezgisi derinden derine... Ben susuyorum; bozkır konuşuyor...

   Kafamın içi bomboş; adeta yazılmadan buruşturulmuş kağıtlar gibi... Kalemlerde tükenmiş mürekkep... Damarımdaki kanla yazacağım, ama parşömene kırmızı gitmiyor. Tüküreceğim ilham perisinin yüzüne, ilk gördüğüm yerde!.. Bir sürtük misali gezerken yabanda, neden uğramaz ki bize!..

   Bir ressam karakalemle suratımı çizmiş aynalara; hiç de benzetememiş... Ciddiye almıyorum portremi(!); zira aynalara düşman olmak istemiyorum. Değil mi ki neler çektik yeteneksiz ressamların elinden!.. Kimimize kocaman bir burun çizdi, kimimize kepçe kulaklar... Alacağın olsun, elleri kırılasıca kader!..


   Sözcükler bir bir dökülüyor kağıda... Gecenin bu derin saatinde, sokaktan çıt gelmiyor: Evler susuyor, kaldırımlar susuyor, ağaçlar susuyor... Ben susuyorum; kalem konuşuyor...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder