VBB

29 Kasım 2013 Cuma

yelin getirdikleri...



   ... “Tabgaç budun sabı süçig, agısı yımşak ermiş. Süçig sabın, yımşak agın arıp ırak budunug ança yagutır ermiş. Yaguru kondukda kisre anyıg bilig anda öyür ermiş. Edgü bilge kişig alp kişig yorıtmaz ermiş. Bir kişi yangılsar, oguşı, budunı, bişükinge tegi kıdmaz ermiş. Süçig sabınga, yımşak agısınga arturup öküş Türk budun, öltüg; Türk budun, ölteçi sen!
   Biriye Çogay Yış, Tögültün Yazı konayın tiser, Türk budun ölsiking! Anda anyıg kişi ança boşgurur ermiş: Irak erser yablak agı birür, yaguk erser edgü agı birür tip ança boşgurur ermiş. Bilig bilmez kişi ol sabıg alıp yaguru barıp öküş kişi öltüg.
   Ol yirgerü barsar Türk budun, ölteçi sen! Ötüken yir olurup arkış tirkiş ısar nen bunug yok. Ötüken Yış olursar bengü il tuta olurtaçı sen” ...

[Kül Tigin Yazıtı – Güney yüzü]


   ... “Çin milletinin sözü tatlı, ipeği yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipekle aldatıp, uzaktaki milleti öylece (kendine) yakınlaştırırmış. Yakınlaştırıp konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, yiğit insanı hareket ettirmezmiş. Bir kişi yanılsa, kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipeğine aldanıp çok çok Türk milleti, öldün; Türk milleti (daha da) öleceksin!
   Güneyde Çogay Ormanı'na, Tögültün Ovası'na yerleşeyim dersen, Türk milleti ölürsün! Oradaki kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir deyip öyle öğretiyormuş. Akılsız kişi, o sözü alıp yakına gitti, çok insan (böylece) öldü.
   O yere gidersen Türk milleti öleceksin! Ötüken'de oturup (oraya) kervan ve kafile yollarsan hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken Ormanı'nda oturursan, sonsuza dek ülkene sahip olarak yaşayacaksın” ...

[Kül Tigin Yazıtı – Güney yüzü]


  • Kaynak: “Orhun Abideleri – Prof. Dr. Muharrem Ergin”


* * * * *


   Tanıdık geldi mi?

   Bilindiği üzere Kül Tigin Abidesi'ni, Kül Tigin'in ağabeyi Bilge Kağan diktirmiştir. Abide taş, Kül Tigin'in ölümü üzerine, 732 yılında dikilmiştir.
   Taştan bize seslenen Bilge Kağan'dır. Burada, hem kardeşini hem kendini anlatmıştır. Yaşadığı çağı, görüp geçirdiklerini, nasıl kağan olduğunu bir bir bizlere aktarmıştır. Bir nevi saltanatının hesabını tutmuş, bir taraftan da bizlere dersler çıkarmamız için öğütler vermiştir.

   Tam tamına 1281 yıl önceden, Türkler'in nelerden sakınması gerektiğini anlatan bu cümleler, ne sonraki nesillere ne de bugünkü bizlere ders olabilmişe benziyor. Öyle değil mi ki: Uygurlar, atalarının inançlarını terk edip Budizm'i, Maniheizm'i benimsedi... Göktürkler, törelerini unuttukları için yok oldular... Selçuklular, saraylarında Türkçe'yi yasaklayıp Fars diline meylettiler... Osmanoğulları, zaferlerini Türk kanına borçlu olduklarını unutup, Türk adını hakir gördüler...

   Bugün biz... Ya biz, bu tarihi deveranda neredeyiz? Onca devlet, imparatorluk niçin yıkıldı? Niçin tarih sahnesinden çekilip yok oldu?

   Bilge Kağan'ın ta Orhun Irmağı kıyılarından bize ulaştırdığı sesine kulak verelim. Yoksa biz de, Çin ellerine varıp ipeklerle, tatlı sözlerle ve yalan vaatlerle kandırılıp yok olan gafillerden mi olacağız...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder