... “Tabgaç budun sabı süçig,
agısı yımşak ermiş. Süçig sabın, yımşak agın arıp ırak
budunug ança yagutır ermiş. Yaguru kondukda kisre anyıg bilig
anda öyür ermiş. Edgü bilge kişig alp kişig yorıtmaz ermiş.
Bir kişi yangılsar, oguşı, budunı, bişükinge tegi kıdmaz
ermiş. Süçig sabınga, yımşak agısınga arturup öküş Türk
budun, öltüg; Türk budun, ölteçi sen!
Biriye Çogay Yış, Tögültün
Yazı konayın tiser, Türk budun ölsiking! Anda anyıg kişi ança
boşgurur ermiş: Irak erser yablak agı birür, yaguk erser edgü
agı birür tip ança boşgurur ermiş. Bilig bilmez kişi ol sabıg
alıp yaguru barıp öküş kişi öltüg.
Ol yirgerü barsar Türk budun,
ölteçi sen! Ötüken yir olurup arkış tirkiş ısar nen bunug
yok. Ötüken Yış olursar bengü il tuta olurtaçı sen” ...
[Kül Tigin Yazıtı – Güney yüzü]
... “Çin milletinin sözü tatlı,
ipeği yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipekle aldatıp,
uzaktaki milleti öylece (kendine) yakınlaştırırmış.
Yakınlaştırıp konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman
düşünürmüş. İyi bilgili insanı, yiğit insanı hareket
ettirmezmiş. Bir kişi yanılsa, kabilesine, milletine, akrabasına
kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipeğine aldanıp
çok çok Türk milleti, öldün; Türk milleti (daha da) öleceksin!
Güneyde Çogay Ormanı'na, Tögültün
Ovası'na yerleşeyim dersen, Türk milleti ölürsün! Oradaki kötü
kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise
iyi mal verir deyip öyle öğretiyormuş. Akılsız kişi, o sözü
alıp yakına gitti, çok insan (böylece) öldü.
O yere gidersen Türk milleti
öleceksin! Ötüken'de oturup (oraya) kervan ve kafile yollarsan
hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken Ormanı'nda oturursan, sonsuza
dek ülkene sahip olarak yaşayacaksın” ...
[Kül Tigin Yazıtı – Güney yüzü]
- Kaynak: “Orhun Abideleri – Prof. Dr. Muharrem Ergin”
* * *
* *
Tanıdık
geldi mi?
Bilindiği
üzere Kül Tigin Abidesi'ni, Kül Tigin'in ağabeyi Bilge Kağan
diktirmiştir. Abide taş, Kül Tigin'in ölümü üzerine, 732
yılında dikilmiştir.
Taştan
bize seslenen Bilge Kağan'dır. Burada, hem kardeşini hem kendini
anlatmıştır. Yaşadığı çağı, görüp geçirdiklerini, nasıl
kağan olduğunu bir bir bizlere aktarmıştır. Bir nevi
saltanatının hesabını tutmuş, bir taraftan da bizlere dersler
çıkarmamız için öğütler vermiştir.
Tam
tamına 1281 yıl önceden, Türkler'in nelerden sakınması
gerektiğini anlatan bu cümleler, ne sonraki nesillere ne de bugünkü
bizlere ders olabilmişe benziyor. Öyle değil mi ki: Uygurlar,
atalarının inançlarını terk edip Budizm'i, Maniheizm'i
benimsedi... Göktürkler, törelerini unuttukları için yok
oldular... Selçuklular, saraylarında Türkçe'yi yasaklayıp Fars
diline meylettiler... Osmanoğulları, zaferlerini Türk kanına
borçlu olduklarını unutup, Türk adını hakir gördüler...
Bugün
biz... Ya biz, bu tarihi deveranda neredeyiz? Onca devlet,
imparatorluk niçin yıkıldı? Niçin tarih sahnesinden çekilip yok
oldu?
Bilge
Kağan'ın ta Orhun Irmağı kıyılarından bize ulaştırdığı
sesine kulak verelim. Yoksa biz de, Çin ellerine varıp ipeklerle,
tatlı sözlerle ve yalan vaatlerle kandırılıp yok olan
gafillerden mi olacağız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder