![]() |
ressam: Eşref Armağan |
İlkokulda okurken, okulumuza konser
vermeye iki kör sanatçı gelmişti. Biri org, diğeri kemanla
müziklerini icra etmişlerdi. Göremedikleri halde, o enstrümanları
çalmaları beni epey şaşırtmıştı. İlk defa o zaman
düşünmüştüm; acaba görememek nasıl bir histir diye...
Evde, kendi kendimi denemiştim.
Gözlerimi kapayıp küçücük evde yolumu bulabilecek miyim diye
merak etmiştim. Yolculuğumu, odamdan başlayıp salonda bitirmeyi
planlamıştım. Odamdan çıktım, koridoru geçtim. Ufak ufak
adımlarla, oldukça temkinli yürümeye gayret ediyordum. Kısa
maceram, salonun kapısını açık unutmam yüzünden başarısız
sonuçlanmıştı. Açık kalan kapının sivri ucuna çarpmamla
beraber yeniden görmeye başladım...
Yıllar sonra, üniversitede bir
hocamın tavsiye etmesiyle aldım o kitabı: Bitmeyen Gece... Kitap,
Mitat Enç'in gerçek yaşam hikayesi; hem de kendi kaleminden. İlk
başlarda, göremeyen bir insanın yaşadığı dramı, hayal
kırıklıklarını okuyacağımı sanmıştım. Gerçek ise
bambaşkaydı... Mitat Enç, daha genç yaşta uğradığı talihsiz
hastalık yüzünden göremez olmuştu. Ama hayata çok çabuk
sarılmış ve kaldığı yerden yaşamına devam etmişti; hem de
birçok insandan daha iyi ve verimli bir şekilde...
Bu kitaptan sonra tekrar düşündüm.
Acaba ben de Mitat Enç gibi genç yaşımda görme yetimi kaybetsem
ne yapardım? Görebiliyorken görmez olsaydım ne hissederdim? Nasıl
yaşardım? Düşünmesi bile, idraki bile zorken bunu bizzat
yaşamak, benim gibi bir bünyeyi kim bilir nasıl sarsardı...
Galiba, Tanrı'ya ciddi ciddi şükrettiğim tek an o andır...
Göz görmezse gönül katlanır mı
gerçekten? Görmeden de bu dünyaya katlanabilir miydim,
bilmiyorum... Lakin engelli insanları anlamak, çevremize daha
duyarlı yaklaşabilmek adına bu ve benzeri yapıtları okumak lazım
diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder