Keşke ülkemizde, “ayakkabıya
verdiğim paraya acımam” diyen insan kadar; “kitaba verdiğim
paraya acımam” diyenler de olsaydı...
Ülkemizde kitap okuma oranı az,
evet... Yok şu ülkede kişi başına şu kadar kitap düşer, gibi
istatistiklere bile gerek yok; okumadığımız yaşam
şekillerimizden bile belli!..
Eskiden kitap okuyan gençlere;
“fazla okuma kafan karışır” diye çıkışırmış
büyükleri... Bu “kafası karışma” durumu, aslında gerçeği
anlamaya yaklaşma halidir. Tabi insanların çoğu bunu
kaldıramayacak ve karşısındakine “deli” muamelesi
yapacaktır... Bu yüzden okuyan gençler ya “anarşik”likle ya
“boş işler”le uğraşmakla, daha fenası yer yer
“teröristlik”le suçlanmıştır.
Bu saldırılar kız çocuklarına
daha da yoğun ve serttir. Çünkü okuyan kız asi olur, kocaya
itaat etmez, “feminik” olur!.. Tüm bunların sonucunda da ya
“evde kalır” ya da “orospu” olur!..
Bu yazdıklarım kesinlikle abartı
değil; bundan sadece 20 yıl önce durum açıkça böyleydi. Tabi
şimdi de çok değişmiş sayılmaz.
Hala okuyan insanlara “anarşist”
ve “düzen bozan” gözüyle bakılmaktadır. Hem de bu
yargılamaların “sağ”ı “sol”u da yok... Okuyan ve kitaba
yönelen her birey, bu ve buna benzer tepkilerle karşılaşacaktır:
Okuyan bir solcu genç, teröristlikle suçlanabileceği gibi; sağcı
bir genç de beyni yıkanmakla ve yobazlıkla suçlanabiliyor...
Üniversite sıralarında gep gep
gerinerek; “ben dört yıl boyunca kitap okumadım, okumam da hocu
mocu...” diye konuşan “sıpa”lar da var günümüzde!..
Edebiyatı ve edebiyatçıları “entel-kuntel” sıfatlamasına
indirgeyenler de var...
Koskoca Büyük(!) Millet(!)
Meclisi'ndeki milletvekilleri(!)nin nutuklarını izledikçe veya
okudukça, aslında ülkemizin seviyesinin nerelerde olduğunu
görebiliriz. Okullarda öğretmenler kahve ağzıyla öğrencileriyle
sohbet ederse, anne babalar kitap okuyan çocuğa “kaldırım
mühendisi” muamelesi ederse, televizyonlardan bakanlar, devlet
erkanı devamlı “cehalet”i ve “yobazlık”ı alttan alta
körüklerse; ülkemizde gençlikten ileride ne bekleyebiliriz?
Üstüne başına, kotuna beresine,
makyajına önem verdiği gibi herkes beynine ve ruhuna da önem
vermelidir. Ruh, ancak edebiyatla yükselebilir. Beyin ise ancak
kitap okuyarak ve araştırarak işe yarar bir organ haline
gelebilir.
Atatürk gibi büyük bir adam bile
başarısını “gençliğinde, iki lirasından birini kitaba
vermek”le kazanmıştır.
Lütfen, “en büyük kitap”
Kuran'da da dendiği gibi “Oku”yalım... Anlayarak, bilerek,
düşünerek yaşayalım. İrdeleyerek, araştırarak, ilmi “Çin'de
bile olsa” arayarak yaşayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder