VBB

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Kitap okumak...




   Keşke ülkemizde, “ayakkabıya verdiğim paraya acımam” diyen insan kadar; “kitaba verdiğim paraya acımam” diyenler de olsaydı...
   Ülkemizde kitap okuma oranı az, evet... Yok şu ülkede kişi başına şu kadar kitap düşer, gibi istatistiklere bile gerek yok; okumadığımız yaşam şekillerimizden bile belli!..
Eskiden kitap okuyan gençlere; “fazla okuma kafan karışır” diye çıkışırmış büyükleri... Bu “kafası karışma” durumu, aslında gerçeği anlamaya yaklaşma halidir. Tabi insanların çoğu bunu kaldıramayacak ve karşısındakine “deli” muamelesi yapacaktır... Bu yüzden okuyan gençler ya “anarşik”likle ya “boş işler”le uğraşmakla, daha fenası yer yer “teröristlik”le suçlanmıştır.
   Bu saldırılar kız çocuklarına daha da yoğun ve serttir. Çünkü okuyan kız asi olur, kocaya itaat etmez, “feminik” olur!.. Tüm bunların sonucunda da ya “evde kalır” ya da “orospu” olur!..
   Bu yazdıklarım kesinlikle abartı değil; bundan sadece 20 yıl önce durum açıkça böyleydi. Tabi şimdi de çok değişmiş sayılmaz.
   Hala okuyan insanlara “anarşist” ve “düzen bozan” gözüyle bakılmaktadır. Hem de bu yargılamaların “sağ”ı “sol”u da yok... Okuyan ve kitaba yönelen her birey, bu ve buna benzer tepkilerle karşılaşacaktır: Okuyan bir solcu genç, teröristlikle suçlanabileceği gibi; sağcı bir genç de beyni yıkanmakla ve yobazlıkla suçlanabiliyor...
   Üniversite sıralarında gep gep gerinerek; “ben dört yıl boyunca kitap okumadım, okumam da hocu mocu...” diye konuşan “sıpa”lar da var günümüzde!.. Edebiyatı ve edebiyatçıları “entel-kuntel” sıfatlamasına indirgeyenler de var...
   Koskoca Büyük(!) Millet(!) Meclisi'ndeki milletvekilleri(!)nin nutuklarını izledikçe veya okudukça, aslında ülkemizin seviyesinin nerelerde olduğunu görebiliriz. Okullarda öğretmenler kahve ağzıyla öğrencileriyle sohbet ederse, anne babalar kitap okuyan çocuğa “kaldırım mühendisi” muamelesi ederse, televizyonlardan bakanlar, devlet erkanı devamlı “cehalet”i ve “yobazlık”ı alttan alta körüklerse; ülkemizde gençlikten ileride ne bekleyebiliriz?
   Üstüne başına, kotuna beresine, makyajına önem verdiği gibi herkes beynine ve ruhuna da önem vermelidir. Ruh, ancak edebiyatla yükselebilir. Beyin ise ancak kitap okuyarak ve araştırarak işe yarar bir organ haline gelebilir.
   Atatürk gibi büyük bir adam bile başarısını “gençliğinde, iki lirasından birini kitaba vermek”le kazanmıştır.

   Lütfen, “en büyük kitap” Kuran'da da dendiği gibi “Oku”yalım... Anlayarak, bilerek, düşünerek yaşayalım. İrdeleyerek, araştırarak, ilmi “Çin'de bile olsa” arayarak yaşayalım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder