Masallar insanlar içindir... Yaşı
kaç olursa olsun herkes bazen duymak ister; yalnızca duymak
istediklerini...
İnsanların masallara ihtiyacı
vardır, inanmak için... İnsanların şiirlere de ihtiyacı vardır,
arada sırada avunabilmek için... Şarkılara herkesin ihtiyacı
vardır, duymak istediği sesleri işitmek için... Bu yüzden
insanlar masalları, şiirleri, şarkıları severler ama yazarları
kimse sevmez... Yazarlar hep yalnızdır, kimsesizdirler bir
köşede...
Aslında acımasız bir kısır
döngüdür bu; yazarlar yalnızlıktan yazmaya başlarlar, diğer
insanlar da yalnız oldukları için okumaya...
Ağaçlar gibidir yazarlar... Herkes
bir elma koparır ama kimse dönüp de ağaca teşekkür etmez!..
Çünkü “bu onun görevi”dir!.. Ağaç meyve vermezse başka ne
işe yarar!..
. . . . .
İnsanlar yaşı ilerledikçe daha
da ihtiyaç duyarlar masallara; daha da sarılırlar şarkılara...
Masallar onlara “ab-ı hayat” der; şarkılarsa “nerede o
gençlik!..”
Yoksa sanat bir kandırmaca mıdır?
Bir avuntu mudur? Teselli midir hem okuyana hem yazana... Yoksa
sadece herkesin dilediğini gördüğü boş bir duvar mı?
Sanatçı yalnızdır, cebi
deliktir... Çünkü bu işin doğası böyledir!..
Her ruh bir antlaşma yapar
Tanrı'yla... Bu yeteneği seçenler, dünyada hep kimsesiz
kalacaklar ve hep dışlanacaklardır!.. Ta ki öldükleri güne
kadar!..
Eğer o kişi gerçek bir
sanatçıysa, öldüğü zaman sanatının üstündeki perde
kaldırılır ve insanlara gösterilir... Böylece gerçek sanatçı
öldüğü zaman ancak sanatı doğmuş olabilecektir!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder