VBB

29 Ağustos 2013 Perşembe

Sanatın ruhu...



   Her insan, kendinde iki insan barındırır: Birisi dış bedeninde, diğeri ise ruhunda saklıdır.

   İnsanın dışı, içine nazaran değersizdir. O derece basit ve yüzeysel yaratılmıştır ki cerrahlar bile üzerinde tanrıcılık oynamaya cüret ederler.
   İnsanın içi ise bugüne kadar asla keşfedilememiş kayıp bir galaksi gibidir. İnsan ruhunda milyonlarca güneş vardır; kimileri ömrünü tamamlamış ve sönmüştür, kimileri de hala yaşamaktadır. İnsanın ruhu o kadar derin ve gizemlidir ki, bu yüzden ona ulaşabilmek, uzayda seyahat etmekten daha zordur.
   Ruhumuza hiç bir makyaj, hiç bir gençlik iksiri tesir edemez. O, ancak yüksek duygularla, faziletli bir yaşamla nefes almaya devam edebilir. İşte bu yüzdendir cebi dolu olan çoklarının ruhundaki ölü gezegen yalnızlığı: Artık o ruhta hiçbir organizma yaşayamaz.

   İnsan ruhunu beslemenin en güzel yolu ise sanattır. Sanatsız insan, yüksek duygu ve düşüncelere ulaşamaz. Sanatsız bir beden, içinde “doyurulacak bir mide”den ibaret bir metabolizmadır.
   İnsanın ise evimizin köşesinde beslediğimiz evcil hayvanlardan farkı olmalıdır. İşte bu fark, sanatla ortaya çıkacaktır: Ahlak, fazilet, dürüstlük, erdem, doğruluk...

   Bu yüzden değil midir sanatçılar toplumu yükseltmişlerdir... Bu yüzden değil midir kutsal kitapların bile dili edebiyata göz kırpacak kadar şiirseldir...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder