VBB

22 Ağustos 2013 Perşembe

Kökler ve dallar...

Zamanın çöplüğüne atalım anılarımızı. İleriye bakmak için geçmişin pasını sökelim. Her şeyi geride bırakalım da yalnız ibretleri yanımıza alalım.
   Torbamızı yenilgilerimizle, hatalarımızla, eksiklerimizle dolduralım. Zamanı gelince altın çerçeveli o geçmiş aynasıyla bakalım cevap bekleyen suratlarımıza… Tarihimiz utanç verici bir şekilde tekerrür etmesin artık. Bir kere kazıdığımız ders olsun torunlarımıza taşlarda…
   Atlarımızın nalları söküldü, kırbalarımızda suyumuz bitti. Sonunda başımıza güneş de geçecek… Çoğumuz acısız bir ölüm için yalvaracak. Evimize; kendimize geri dönelim. Bizim o yaban ellerde ne işimiz var? Anladık ki gurbetler bize göre değil…
   Hiç düşündük mü? Tarih kitapları gerçekleri mi yazar? Yoksa yalnızca bizi mutlu edecek zaferleri mi? Bu yüzden düşünmeliyiz geçmiş yenilgileri de… En acılarını bile… Çünkü insanlar mutluluklarıyla değil üzüntüleriyle yücelirler, pişerler. Daha ileriye adım atabilmek için kendilerinde kuvvet bulurlar.

   Zirve daima kaygandır. Orada durmak için hazırlanan değnek, ancak geçmişin kalın ağacından yontulabilir. Ayakların zemine sağlam basması lazımdır; aynı köklerini toprağın derinlerine saplamış bir çınar ağacı gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder