Zamanın çöplüğüne atalım anılarımızı. İleriye bakmak için
geçmişin pasını sökelim. Her şeyi geride bırakalım da yalnız ibretleri yanımıza
alalım.
Torbamızı yenilgilerimizle,
hatalarımızla, eksiklerimizle dolduralım. Zamanı gelince altın çerçeveli o
geçmiş aynasıyla bakalım cevap bekleyen suratlarımıza… Tarihimiz utanç verici
bir şekilde tekerrür etmesin artık. Bir kere kazıdığımız ders olsun
torunlarımıza taşlarda…
Atlarımızın nalları
söküldü, kırbalarımızda suyumuz bitti. Sonunda başımıza güneş de geçecek…
Çoğumuz acısız bir ölüm için yalvaracak. Evimize; kendimize geri dönelim. Bizim
o yaban ellerde ne işimiz var? Anladık ki gurbetler bize göre değil…
Hiç düşündük mü?
Tarih kitapları gerçekleri mi yazar? Yoksa yalnızca bizi mutlu edecek zaferleri
mi? Bu yüzden düşünmeliyiz geçmiş yenilgileri de… En acılarını bile… Çünkü
insanlar mutluluklarıyla değil üzüntüleriyle yücelirler, pişerler. Daha ileriye
adım atabilmek için kendilerinde kuvvet bulurlar.
Zirve daima
kaygandır. Orada durmak için hazırlanan değnek, ancak geçmişin kalın ağacından
yontulabilir. Ayakların zemine sağlam basması lazımdır; aynı köklerini toprağın
derinlerine saplamış bir çınar ağacı gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder