(...) Dört beş asır evvel yaşamak...
Bu ne tatlı bir hayattı! Şan, şöhret, tagallüb, muvaffakıyet,
aşk, hırs, istibdat... Hayatı hissettiren ve şimdi maatteesüf
bir masal, bir tarih zemininden başka bir şey olmayan bu tatlı ve
hakiki heyecanlar vardı. Ah, bu toprakların üzerinde benim ecdadım
bir girdibad-ı berk falud-ı zafer gibi akıncılık ederken ne
kadar mesut ve mağrur idiler... Kahramanlık, şecaat ve cesaret-i
mutlak içinde geçen gençlikleri onlara ihtiyarlıkları için ne
tesellisiz hatıralar, ne muğfil iftiharlar bırakıyordu. Halbuki
biz, silahsız, kansız, azametsiz olduğu kadar yorucu, harap edici
olan mücadele-i medeniyetin biçare muharipleri, ne kadar sefiliz...
[Ömer Seyfettin / At, 1912]
* * *
Nostalji...
İşte insanoğlu, en umutsuz anlarında böyle geçmişe sarılıyor.
Geçmiş gözümüzün önünde, Kırk Haramiler'in mağarasındaki
altınlar kadar bol ve değerli görünüyor. Böyle zamanlarda
geçmişi düşünmek, insanlar için görünmez, girişi ve çıkışı
meçhul bir sığınak oluyor...
Geçmiş
günleri özlemek, geçmiş günleri arzulamak her insanın yüreğinde
vardır. İhtiyar, gençlik günlerini; hasta, sağlıklı
zamanlarını; yenik bir asker, geçmiş zafer günlerini özler...
Özler ama geçmiş sandığımız kadar parlak mıdır acaba?
Geçmiş, hatıralarımızdaki kadar lekesiz ve masum mudur?
Anılarımız, zaman içinde kendini bir şekilde aklar. Yılların
üstüne yıllar bindikçe, geçmişin kıyıda köşede kalmış
kusurları da bir bir silinir. Sonunda elimizde, kusursuz, lekesiz,
mutlu, mesut anılar kalır... İşte böylece geçmiş, daima
özlenen bir zaman dilimi halini alır. O artık, asla ulaşılamayacak
bir ütopya gibidir...
Neden
birçok yazar ve şair çocukluğuna dair manzumeler ve hikayeler
yazmıştır? Çünkü bulunulan zaman, asla çocukluk günlerindeki
gibi gamsız ve tasasız değildir; olmayacaktır da... Böylece
geçmiş, kendi mazimiz, bizlerin hep özlediği bir masal dünyasına
dönüşecektir.
Geçmiş
özlemi, sadece kişisel duygularda belirmez. Geçmiş özlemi,
topluluklarda ve milletlerde de kendini gösterir. Yenilen ordular
savaş meydanlarından çekilirken, daima galibiyet günlerini ve
kitaplarda okudukları muzaffer zamanları anarlar. Kitleler,
yüzlerce yıl önceki yaşamları ve örfleri bile özleyebilirler.
Bu yüzden, insan topluluklarında da nostalji duygusunu görürüz...
Geçmiş
geri gelmeyecek... Bize tek yararı, ondan dersler çıkararak
geleceğimizi yaratmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder