Duymuyor musun arkadaş!.. Uzaklardaki
şimşeklerin gürültüsü sana ulaşmıyor mu? Gökler yırtılırken,
yer yarılıp açılırken nasıl kulak kabartmıyorsun diri
mezarların çığlıklarına? Yoksa kulağın hala şehirleri
dolduran yaşayan cesetlerde mi?
Sana öyle bir şiir yazmalıyım ki
ağlayasın... Sana öyle bir şarkı dinletmeliyim ki anlamalısın
göklerin sesini... Öyle bir tablonun önünden geçmelisin ki
gözlerin kamaşsın... Ama yok! Sen kanla, cesetle, ölümle
akıllanmaya, ayılmaya alışmışsın!.. Seni, yüce şairlerin
şiirleri de, en üstün bestekarların müzikleri de, fırçayla
dünya yaratan ressamların resimleri de uyandıramaz... Sen ancak
düşmanın ağız dolusu küfrüne alışkınsın; düşmanın
yabancı nağmelerine aşinasın; gözlerin düşman bayrakları
seyretmeye hasret!..
Ben kimim? Sen kimsin? Onlar kim?
Biz, hepimiz, kimiz?
Kurudu mu damarların arkadaş!..
Sokaktaki köpekler kadar düşmanını tanıyacak hissin kalmadı
mı? Işığa ulaşmak için can veren pervaneler kadar onurun yok mu
içerinde?
Kırıldı mı tüm kemiklerin
arkadaş!.. Neden dik durmuyorsun? Parçalandı mı ellerin? Koptu mu
ayakların? Yoksa en son yüreğini de mi söktüler göğsünden? Bu
yüzden mi köksüz çalılar gibi savrulursun nisyan yelinde...
Acı kendine; en azından bunu
yap... Acı evlatlarına, torunlarına... Acı hepimize... Atalarımız
dünyayı avuçlarına almışlar; bizse elimizdeki kuru ekmeğe
sahip çıkamaz duruma gelmişiz... Acı hepimize... Tükür
kahrolası mücadelesiz ömrüne!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder