VBB

12 Ocak 2014 Pazar

aydınlık...



**  Buradaki anekdot, Falih Rıfkı Atay'ın “Kurtuluş” adlı kitabından alındı...


   Trakya köylerinden birinde, iki dünya savaşı arasında geçen bir olayı; Edirne'de yüksek idare görevinde bulunan bir dostumdan pek yakınlarda duydum.

   Günün birinde köye, Hafız Ömer adında bir hoca gelir. Saçı sakalı, sözü sohbeti yerinde. Dini bütün, “mübarek” denen yüzlü, yatkın huylu bir efendi. Köyde ve çevresinde büyük saygı görür. Gezmeyi sever. Ara sıra merkeze gidip gelir. Öğütler verir. Her bakımdan halka kılavuzluk eder. Köyün, köylünün can yoldaşı... Merkezden bir dönüşünde:
   _ Bizimkilerden mektup aldım. Ben artık gidiyorum, der. Eşyasını toplamaya koyulur. Köylüler:
   _ Aman etme, bizden ayrılma. Ne istersen yapalım, derlerse de Hafız Ömer, özrünün çok önemli olduğunu söyleyerek ertesi günü erkenden yola düzülür. Kadın erkek, küçük büyük bütün köy uğurlamak için peşinde... Biraz gittikten sonra bir de bakarlar ki karşıdan başlarında çavuşları ile iki jandarma geliyor. Yaklaşınca:
   _ Hafız Ömer sen misin? Derler.
   _ Evet, cevabını alınca:
   _ Haydi seni götüreceğiz, önümüze düş, emrini verirler.
   Köylü adeta başkaldırır: “Mübarek adamdır o... Yalnız iyiliğini gördük onun. Ne istiyorsunuz, iyilikten başka bir şey bilmeyen hafız efendiden!..” diye araya girerler. Bunun üzerine çavuş:
   _ Gel buraya Hafız Ömer. Çabuk çöz de sünnetli olmadığını göster, demiş ve dediğini de dipçik zoruyla yaptırmış!..

   Hafız Ömer, bir Bulgar casusu idi...
   Bu köye şimdi ne zaman bir politikacı gidip de atıp tutsa, gülümseyerek:
   _ Biz, Hafız Ömer'i görenlerdeniz, derlermiş...


* * * * *

   Falih Rıfkı, bu trajikomik vakayı böyle anlatıyor... Atalarımız da: “Her gördüğün sakallıyı deden sanma” demiş. Ne güzel demiş diyen... Peki, biz bugün ne yapıyoruz? Dışı iyi olsun da içinden bize ne!.. Ruhunun kirini görmüyoruz ki... E, göz görmeyince gönül de katlanıyor, öyle değil mi!..

   İşte bütün hatalarımız da buradan kaynaklanıyor: “Aman suizan etmeyelim, hüsnüzan edelim” derken, hep sert kayaya çarpıyoruz!..



kaynak: Falih Rıfkı Atay – Kurtuluş / Bateş Yayınları, İstanbul-1981



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder