VBB

15 Mart 2014 Cumartesi

bozkırın çocukları




   Güneş her sabah kişioğullarını selamlıyor. Diyor ki: “Ey Tanrı'nın kulları! Uyanın ve Yüce Yaratıcı'ya dua edin!..”
   Şaman, güneşin ilk ışıklarını selamlıyor. Yeni doğan günü kutluluyor. Elindeki çamçağı göğe doğru kaldırıp duasını okuduktan sonra tek hamlede kafasına dikiyor, içiyor. Gökte bulutlar açılıyor, sisler dağılıyor. Mavi gök, yüzünü büyük bozkıra cömertçe gösteriyor. Güneş sımsıcak gülümsüyor.

   Sabah yeli, yükseklerdeki çamların dallarını okşuyor. Çamlar aheste aheste sallanıyor. Dallardaki kozalaklar birbirlerine çarparak “tıkır tıkır” sesler çıkarıyorlar. Arada bir iki tane kozalak yere düşüyor, toprakta “tok” diye ses çıkarıyor. Ağaçkakanlar uykudan uyanmış, işbaşı yapmışlar. Etraf “takır tukur” gaga sesleriyle yankılanıyor.

   Rüzgar hafifçe, düzlükteki çimenlere ve bodur otlara dokunuyor. Otlar hep birden boyun eğiyorlar. Rüzgar bütün bozkıra sesleniyor: “Haydi, uyan bozkır uyan!.. Kalk, silkin bozkır...” Bozkır silkiniyor, uyanıp kendine geliyor.

   Şaman, sabah yelini selamlıyor. Tam karşısında heybetle duran Altay Dağları'nın doruklarını selamlıyor. Doruklar bembeyaz karlar içinde: Şaman'ın uzun, seyrek sakalıyla aynı renkte. Altaylar'ın eteklerinde yemyeşil çam ormanları... Çamlarda kozalaklar. Ormanda ağaçkakanlar, geyikler, ayılar, kurtlar... Hepsi yeni doğan sabahla birlikte uyanıyor.


* * *


   Şaman, gökteki yerinden, Gök-Tanrı'nın yanından yeryüzüne indirildiği günden beri yalnız yaşıyordu. Aradan yıllar, mevsimler geçmişti. Yalnızlıktan sıkılan Şaman kuşlarla konuşmuş, geyiklerle konuşmuş, kurtlarla konuşmuştu... Hepsinin dilini çözmüştü. Hepsiyle konuşuyor, anlaşıyordu. Buna rağmen yalnızlığını dindirememişti. Artık canına tak etmiş, Tanrı'ya yalvarmış yakarmıştı: “Bana kendi cinsimden, kendi şeklimden bir kişioğlu gönder Tanrım!..” Günlerce, haftalarca, aylarca yakarmış durmuştu.

   İşte o gün; uyanıp da her sabah olduğu gibi göğü ve doğayı selamladığı gün, Tanrı yakarışlarına cevap verdi. Şaman, dağların ötesinden, daha önce hiç duymadığı bir uğultu işitti. Uğultu, esen rüzgarla geldi, Şaman'ın kulaklarına doldu. Şaman, bunu duyunca korkarak yerinden doğruldu. Yüzünü endişeyle Altaylar'a çevirdi. Uğultu gitgide yükseldi, gürültü haline geldi. Şaman'ın korkusu bir kat daha arttı. Olduğu yerde duramadı, koştu çadırına girdi. Çadırın, kızılçam ağacından kendi eliyle oyduğu kapısını sımsıkı kapattı. Köşeye geçip öylece büzüldü kaldı. Şimdi tir tir titriyor, dişleri takırdıyor, dizleri zangırdıyordu.

   Dışarıda yükselen gürültü ta çadırın önüne kadar gelmişti. Sanki dışarıda bir şeyler onu arıyor, hızla bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Şaman, birkaç dakika öylece yerinden kımıldayamadı. Sonunda cesaretini topladı, ayağa kalktı. Yavaş yavaş kapıya yanaştı. Alnında boncuk boncuk terler birikmişti. Elleri de titriyordu. Çadırın kapısını hafiften araladı, dışarıya kulak kabarttı. Gürültü kesilmişti. Gücünü topladı, kapıyı sonuna kadar açıp dışarı çıktı. Kapının beş on adım ötesinde, güzeller güzeli bir maral duruyordu. Maral o kadar sevimliydi ki Şaman deminki telaşını unutup ona gülümsedi. Sanki maral da ona bakıp gülümsüyordu. Şaman, marala yaklaştı, elini uzattı; bu güzelim hayvanın başını okşadı. Maral hiç korkmadı, kaçmadı. Sadece başını uzattı, o güzel badem gözleriyle Şaman'ı süzdü.

   Şaman ile maral birkaç saniye öylece bakıştılar. Maral ansızın, Şaman'ın çadırına dalıverdi. Şaman ise buna çok şaşırdı, olduğu yerde kalakaldı. Neden sonra kendini topladı, kapıya yöneldi. Daha içeri adımını atamadan kapı eşiğinde donakaldı. İçeride, köşedeki ayı postunun üstüne oturmuş dünyalar güzeli bir kız vardı. Kız, beline kadar uzayan simsiyah saçlarıyla, çekik gözleriyle, ay gibi bembeyaz teniyle zavallı Şaman'ın o anda aklını başından almıştı. Zavallı Şaman adeta olduğu yere mıhlandı, içeriye adım atamadı. Kıza bakıyor, bakıyor ama ağzından tek kelime çıkmıyordu. Sonra silkindi, kendine geldi. Düşündü: Evet, Gök-Tanrı yakarışlarını duymuş, ona bir eş göndermişti. Bu, Yüce Tanrı'nın ona bir armağanıydı. Şaman şimdi mutluluktan neredeyse ağlayacaktı. Yavaşça çadırdan içeri girdi. Gitti kızın yanına oturdu. Yüzüne baktı, baktı... Bu güzel, bembeyaz yüze bakmaya doyamıyordu. Bütün cesaretini toplayıp sordu:
   _ Adın ne senin?
   Kız cevap veremedi. Sanki konuşmayı bilmiyordu. Sadece, gülümseyerek Şaman'ın gözlerinin içine bakmakla yetindi. Şaman, güzel kızın elinden tuttu, alnından öptü. Dedi ki:
   _ Sen, bana göğün armağanısın. Bana Tanrı katından geldin. Hoş geldin göğün kızı... Sen çok güzelsin. Güneş gibi parlak, dolunay gibi beyazsın. Senin adın ne ola ki? Sonra kendi kendine düşündü, karar verdi: Evet, buldum... Senin adın “Gündoğdu” olsun. Nasıl, adını beğendin mi?
   Kız bir şey diyemedi. Sadece Şaman'ın yüzüne bakarak gülümsüyordu. Şaman da ona bakmaya doyamıyordu. Öylece bakıştılar, bakıştılar...


* * *


   Şaman ile Gündoğdu, geceyi çadırda koyun koyuna geçirdi. Yıldızlar onlar için sevindi, ay onlar için dua etti. Sabah, dağların dorukları aydınlanmaya başlayınca Şaman, güneşi selamlamak için uyandı, hazırlandı. Hala mışıl mışıl uyuyan Gündoğdu'yu da uyandırdı:
   _ Haydi Gündoğdu, uyan. Yeni doğan günle birlikte Yüce Tanrı'yı selamlayalım. Yeni doğan bu günü kutlulayalım.
   Birlikte çadırdan çıktılar. Dağlar ardından yeni doğmaya başlayan güneşi selamladılar. Şaman:
   _ Bak Gündoğdu, bu doruklar ulu Altay Dağları'dır. Koruyucu Altay Han bizi oradan izler, bizi gözetir, dedi. Gündoğdu şimdi onu pürdikkat dinliyordu. Şaman, eliyle gökyüzünü göstererek:
   _ Yüce Gök-Tanrı, göklerin en üst katından, yarattığı her şeyi yönetir. Göğün diğer katlarında Ülgen Ata'mız, Umay Ana'mız otururlar. Onlar da yeryüzündeki her şeyi korur ve gözetirler.
   Şaman bunları söyledikten sonra ellerini göğe kaldırdı. Gündoğdu da ellerini aynı Şaman gibi göğe kaldırdı. Onu taklit ederek Gök-Tanrı'ya dua etti. İkisi, aynı çamçaktan acı kımız içtiler, Tanrı'ya tekrar tekrar şükrettiler.

   Güneş dağları aştı, tüm bozkırı aydınlattı. Ormanlar, ağaçlar uyandı. Kurtlar, kuşlar uyandı. Sular, nehirler, göller uyandı. Yer ve gök, doğan bu yeni güne artık hazırdı.

   Şaman ve Gündoğdu, ölünceye dek birlikte yaşadılar. Yıllar içinde iki tane oğulları oldu. İlk oğullarının adını “Temirkutluk”; ikinci oğullarının adını “Kızılkutluk” koydular. Bu oğullar büyüyüp yaşları erişince, göğün kızlarıyla evlendiler. Onların da bir düzine çocuğu oldu. Bu yeni türeyen kişioğlu nesline Bay-Ülgen şahitlik etti; Umay-Ana da kefil oldu.

   
   Altay Dağları'nın eteklerinde, yüksek bozkırlarda yaratılan bu insan soyuna bütün yabani atlar boyun eğdi. Kendilerini binek olarak onların hizmetine sundu. Gökteki kuşlar onlara av oldu. Kurtlar onlara rehberlik etti. Yüceler Yücesi Gök-Tanrı'nın emriyle dağlar, taşlar, ırmaklar, denizler hep dümdüz yol oldu; onlara geçit oldu. Bu kutlu nesil bütün acuna yayıldı, ulu çınarlar gibi kök saldı. Böylece bütün yeryüzüne hükmetti. Gök-Tanrı bu kutlu nesli bengi kılsın...


1 Mart 2014 Cumartesi

Ömer Seyfettin Öyküleri Hakkında Bir İnceleme - 2

*** 1. Bölümün devamıdır ***


Gazete ve Dergilerdeki Öykü Sayıları:

Yeni Mecmua: 33
Vakit: 15
Zaman: 12
Diken: 11
Genç Kalemler: 7
Büyük Mecmua: 6
Piyano: 6
İfham: 5
Türk Yurdu: 3
Yeni Dünya: 3
Türk Sözü: 2
Şair Mecmuası: 2
Zeka Mecmuası: 2
Sabah: 1
İrtika: 1
Aşiyan: 1
Tenkit Mecmuası: 1
Bağçe: 1
Teşvik: 1
Musavver Eşref: 1
Düşünüyorum: 1
Safahat: 1
Tanin: 1
Donanma Mecmuası: 1
Türk Kadını Mecmuası: 1
Tercüman-ı Hakikat: 1
Haftalık Türk Yurdu Mecmuası: 1
İkinci Kitap Mecmuası: 1
Serbest İzmir Mecmuası: 1

   * Ömer Seyfettin'in elde bulunan bütün öykülerinin toplam sayısı (müsveddeler ve yarım kalmış öyküler hariç): 140

Öykülerinde, Şiirlerinde ve Yazılarında Kullandığı Takma Adlar:

Ö. Seyfeddin
F. Nezihi
Feridun
Perviz
Ö. S.
Camasb
Şit
Ayas
Tarhan
Enver Perviz
M. Enver
A. H. Perviz
C. Nazmi
Ç. Kemal
Süheyl Feridun


* * * * * 


KAYNAKLAR:

* Tahir Alangu – Ömer Seyfeddin: Ülkücü Bir Yazarın Romanı, May Yayınları, İstanbul, 1968
* Doç. Dr. Nazım Polat – Külliyatına Girmemiş Yazılarıyla Ömer Seyfettin, Arma Yayınları,
   İstanbul, 1998
* Dr. Müjgan Cunbur – “Ömer Seyfettin'in Hayatı ve Eserleri” / Doğumunun 100. Yılında
   Ömer Seyfettin, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1992
* Zeytin Ekmek (Bütün Eserlerinden Seçmeler) – Haz: Yaşar Arısan, Cümle Yayınları, Eylül, 2001
* Üç Nasihat (Bütün Eserlerinden Seçmeler) – Haz: Yaşar Arısan, Cümle Yayınları, Eylül, 2001
* Harem (Eserlerinden Seçmeler) – Haz: Erhan Demirutku, Akran Yayınları, 1988
* Ömer Seyfettin Bütün Eserleri – Cilt 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, Bilgi Yayınevi, 13. Basım,
   Ankara, Mart 2011



Ömer Seyfettin Öyküleri Hakkında Bir İnceleme - 1

SÖZ BAŞI

   Ömer Seyfettin deyince aklımıza önce “Kaşağı” öyküsü gelir. Hepimiz çocukken en azından “Kaşağı”yı, “Başını Vermeyen Şehit”i, “Pembe İncili Kaftan”ı okumuşuzdur. Bu öyküler, çocukluk dünyamızda bizi ne kadar etkiledi; bize ne kadar seslenebildi bilmem ama olgunluk çağındaki bir insanın da bu öyküleri okumasının çok önemli olduğunu düşünmekteyim.

   Ömer Seyfettin, Türk öykücülüğünün modern anlamdaki babasıdır dersem abartmış olmam. Çünkü o, yüzyıllarca süregelen Leyla-Mecnun, Aslı-Kerem, Ferhat-Şirin gibi aşk öykülerini aşmamızı ve çok çeşitli konulara da eğilebilmemizi sağlamıştır. Az sayıda kalmış kahramanlık, yiğitlik anlatılarından beslenmiş; öykülerine mizahi unsurları da yerleştirmiştir. Ömer Seyfettin bizi; yani yaşayan, nefes alan hayatı kağıda aktarmayı başarmıştır. Hikmet Dizdaroğlu onun için der ki: “Dili, deyişi, konuları Türk olan hikayeyi Ömer Seyfettin'e borçluyuz. Onun hikayelerinde kendimizi buluruz.”

   Ömer Seyfettin, aslında ne hikayeci ne de yazar olmak istemiştir. Onun gönlünde “tarihçi” olmak vardır. Günlüğünün bir yerinde şöyle yazmıştır: “Tarihçi olmak arzusunun dışında bir hikayeci oldum.” Askerlik mesleğini seçmiş, Balkan Cephesi'nde savaşmıştır. Askerlik ve savaş anılarını; “İrtica Haberi”, “Hürriyet Bayrakları”, “Nakarat”, “Ruzname” gibi öykülerinde hikayeleştirmiştir. Aslında pek çok öyküsünde direk olarak hayattan alınma sahneler mevcuttur. Çocukluk anılarına dair yazdığı öykülere ise; “Kaşağı”, “İlk Namaz”, “İlk Cinayet”, “And” gibi öykülerini örnek verebiliriz.

   Ömer Seyfettin, özellikle 1917 yılından sonra yazı hayatında parlak dönemini yaşamıştır. En çok öyküyü 1918-1919 yıllarında yazmış ve yayınlatmıştır. Dostlarına: “Çorak edebiyatımız şenlensin” diyerek devamlı yazmaya azmetmiş ve öykülerinde pek çok toplumsal eleştiri yapmıştır. “Efruz Bey” öyküsü, onun başyapıtı sayılabilir. Burada tek bir şahsı değil; dönemindeki tüm dalkavukları, kolay yoldan kahramanlık taslayanları konu edinmiştir. “Ashab-ı Kehfimiz” öyküsü ise, Türk insanının bugün bile adeta ders olarak okuması gereken bir öyküdür.

   Büyük öykücünün, bugüne kadar ortaya çıkarılan ve bu araştırmama konu olan öykülerinin sayısı 148'dir. Bu öykülerin 8 tanesi yarım kalmış roman taslakları ya da küçük öykülerdir. Yazar, yaşarken “Ashab-ı Kehfimiz” (1918), “Harem” (1918) ve “Efruz Bey” (1919) kitapları haricinde başka öykü kitabı yayınlamamıştır. Geri kalanlarının tümü de dönemin mecmualarında ve gazetelerinde yayınlanmıştır.

   Son olarak sözü büyük öykücümüz Ömer Seyfettin'e bırakalım: “Madem ki Türk'üz; o halde bir Türk gibi görür, bir Türk gibi düşünür, bir Türk gibi duyarız ve bir Türk gibi yazarız.”

* * * * *

ÖMER SEYFETTİN ÖYKÜLERİNİN TARİHSEL DÖKÜMÜ:

1902:
1. Tenezzüh (İhtiyarın Tenezzühü) – Sabah Gaz. No: 4469, 13 Nisan 1902 (imzasız)
2. Kır Sineği – İrtika Der. Sayı: 38, Ekim 1902 (Ö. Seyfeddin imzasıyla)

1904:
1. Hediye – İrtika Der. Cilt: 5, 12 Şubat 1904 (F. Nezihi imzasıyla)

1908:
1. İki Mebus – Aşiyan Der. Cilt: 2, Sayı: 14, 4 Ocak 1908
2. At – Tenkit Der. Sayı: 1, 22 Mart 1908
3. Ay Sonunda – Serbest İzmir Mecmuası, Sayı: 5 (Feridun imzasıyla)

1909:
1. Elma – Bağçe Der. Cilt: 2, Sayı: 43, 16 Haziran 1909 (Perviz imzasıyla)
2. Busenin İptidai Şekli – Teşvik Der. Sayı: 2, 10 Temmuz 1909
3. İlk Namaz – Musavver Eşref Der. Sayı: 1/27, 4 Eylül 1909

1910:
1. Beşeriyet ve Köpek – Piyano Der. Sayı: 6/7, 13-20 Eylül 1910
2. Kumrular – Piyano Der. Sayı: 10, 23 Ekim 1910
3. Yeni Bir Hediye – Piyano Der. Sayı: 11, 25 Ekim 1910
4. Apandisit – Piyano Der. Sayı: 11, 25 Ekim 1910
5. Tavuklar – Piyano Der. Sayı: 16, 1 Kasım 1910
6. Tuğra – Piyano Der. Sayı: 17, 10 Kasım 1910
7. Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür – Düşünüyorum Der. Sayı: 20, 20 Aralık 1910

1911:
1. İrtica Haberi – Genç Kalemler, Cilt: 2, Sayı: 6 (Perviz imzasıyla)
2. Bomba – Genç Kalemler, Cilt: 2, Sayı: 9
3. Bahar ve Kelebekler – Genç Kalemler, Cilt: 2, Sayı: 26
4. Primo: Türk Çocuğu – Genç Kalemler, Cilt: 3, Sayı: 13
5. Pamuk İpliği – Genç Kalemler, Cilt: 11, Sayı: 4

1912:
1. And – Genç Kalemler, Cilt: 3, Sayı: 11
2. Aşk Dalgası – Genç Kalemler, Cilt: 3, Sayı: 24/25

1913:
1. Kolleksiyon – Zeka Der. Sayı: 19
2. Piç – Türk Yurdu Der. Cilt: 4, Sayı: 22
3. Hürriyet Bayrakları – Türk Yurdu Der. Cilt: 5, Sayı: 56
4. Mehdi – Türk Yurdu Der. Cilt: 5, Sayı: 60

1914:
1. Şimeler – Zeka Der. Cilt: 2, Sayı: 27
2. Gayet Büyük Bir Adam – Safahat Der. Cilt: 2, Sayı: 2
3. Primo: Türk Çocuğu I / Nasıl Doğdu? – Türk Sözü Der. Cilt: 1, Sayı: 5
4. Primo: Türk Çocuğu II / Nasıl Öldü? – Türk Sözü Der. Cilt: 1, Sayı: 6, 7, 8, 9, 11, 16
5. Boykotaj Düşmanı – Tanin Gaz. 17 Mayıs 1914
6. Beyaz Lale – Donanma Mecmuası, 14 Temmuz-25 Eylül 1914

   * 1915 – 1916 yılları arasında hiç öykü yayınlamamış... 

1917:
1. Sivrisinek – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 1
2. Falaka – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 2
3. Hürriyet Gecesi – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 4
4. Eleğimsağma – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 5
5. Çanakkale'den Sonra – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 6
6. Ferman – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 7
7. Üç Nasihat – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 8
8. Kaç Yerinden? – Yeni Mecmua, Cilt:1, Sayı: 9
9. Kütük – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 12
10. Vire – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 14
11. Teselli – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 15
12. Binecek Şey – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 16
13. Pembe İncili Kaftan – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 17
14. Mermer Tezgah – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 19
15. Başını Vermeyen Şehit – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 20
16. Kızılelma Neresi? – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 21
17. Büyücü – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 22
18. Teketek – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 23
19. Topuz – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 25
20. Fon Sadriştayn'ın Karısı – Yeni Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 26
21. Çakmak – Vakit Gaz. 15 Kasım 1917

1918:
1. Diyet – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 27
2. Düşünme Zamanı – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 28
3. Muhteri – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 29
4. Fon Sadriştayn'ın Oğlu – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 30
5. Cesaret – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 31
6. Külah – Vakit Gaz. 25 Ocak 1918
7. Yemin – Şair Der. Cilt: 1, Sayı: 1
8. Türkçe Reçete – Zaman Gaz.
9. Müjde – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 36
10. Hafiften Bir Sada – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 38
11. Dama Taşları – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 39
12. Kesik Bıyık – Diken Der. Cilt: 2, Sayı: 26
13. Yalnız Efe – Yeni Mecmua, Cilt: 2, Sayı: 41
14. Terakki – Yeni Mecmua, Cilt: 3, Sayı: 37
15. Velinimet – Vakit Gaz. 3 Nisan 1918
16. Nadan – Vakit Gaz. 11 Mayıs 1918
17. Makul Bir Dönüş – Vakit Gaz. 24 Mayıs 1918
18. Rütbe – Vakit Gaz. 7 Haziran 1918
19. Nakarat – Yeni Mecmua, Cilt: 3, Sayı: 63
20. Tuhaf Bir Zulüm – Yeni Mecmua, Cilt: 3, Sayı: 66
21. Namus – Diken Der. Sayı: 3
22. Harem – Türk Kadını Mecmuası (Ayrı Basım), İstanbul 1918
23. Ashab-ı Kehfimiz (İçtimai Roman) – Kanaat Kitaphanesi, İstanbul 1918
24. Ayın Takdiri – Yeni Mecmua, 25 Nisan 1918
25. Tütün – Tercüman-ı Hakikat, No: 13570, 16 Aralık 1918

1919:
1. Devletin Menfaatine Uğruna – Diken Der. Sayı: 5
2. Nokta – Diken Der. Sayı: 6
3. Antiseptik – Diken Der. Sayı: 7
4. Deve – Diken Der. Sayı: 8
5. Yüzakı – Diken Der. Sayı: 9
6. Korkunç Bir Ceza – Diken Der. Sayı: 13
7. İlk Cinayet – Diken Der. Sayı: 23
8. Nişanlılar – Zaman Gaz.
9. Rüşvet – Zaman Gaz.
10. Bir Kayışın Tesiri: Valde Kıraathanesinde – Zaman Gaz.
11. Nasıl Kurtarmış? – Zaman Gaz.
12. Bit – Zaman Gaz.
13. Türbe – Zaman Gaz.
14. Acaba Ne İdi? – Şair Der. Cilt: 1, Sayı: 9
15. Keramet – Yeni Dünya Der. Sayı: 33
16. Birdenbire – Vakit Gaz. 6 Aralık 1919
17. Efruz Bey: Hürriyete Layık Bir Kahraman – Vakit Gaz. 10 Aralık 1919
18. Çirkinliğin Esrarı – Vakit Gaz. 19 Aralık 1919
19. Horoz – Vakit Gaz. 22 Aralık 1919
20. Dünyanın Nizamı – Vakit Gaz. 27 Aralık 1919
21. Kaşağı – İfham Gaz. (Haftalık Edebi İlave)
22. Bir Hayır – İfham Gaz. (Haftalık Edebi İlave)
23. Forsa – Büyük Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 1
24. Memlekete Mektup – Büyük Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 2
25. Niçin Zengin Olmamış? – Büyük Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 3
26. Beynamaz – Büyük Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 4
27. Baharın Tesiri – Büyük Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 7
28. Yalnız Efe: Anadolu Romanı – Büyük Mecmua, Cilt: 1, Sayı: 10/14
29. Herkesin İçtiği Su – İfham Gaz. (Haftalık Edebi İlave)
30. Pireler – İfham Gaz. (Haftalık Edebi İlave)
31. Acıklı Bir Hikaye – Zaman Gaz.
32. Tos – Zaman Gaz.
33. Yüksek Ökçeler – Zaman Gaz.
34. Perili Köşk – Zaman Gaz.
35. Mehmaemken – Zaman Gaz.
36. Zeytin Ekmek – Yeni Dünya Der. Sayı: 2
37. Havyar – Yeni Dünya Der. Sayı: 5
38. Yuf Borusu Seni Bekliyor – İfham Gaz. (Haftalık Edebi İlave)

1920:
1. Miras – Vakit Gaz. 3 Ocak 1920
2. Kurumuş Ağaçlar – Vakit Gaz. 17 Şubat 1920
3. Lokanta Esrarı – Haftalık Türk Dünyası Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2
4. İffet – Diken Der.
5. Muayene – Diken Der.
6. Balkon – İkinci Kitap Der.
7. Kurbağa Duası – Vakit Gaz. 10 Aralık 1920
8. Şefkate İman – Vakit Gaz. 30 Aralık 1920

Diğerleri:
1. Asilzadeler (Asiller Kulübü) – Vakit Gaz. 1-10 Temmuz 1926
2. Bilgi Bucağı – Vakit Gaz. 19 Temmuz-1 Ağustos 1926
3. Açık Hava Mektebi – Resimli Ay Der. Sayı: 3-4, 1927
4. Ruzname (Balkan Savaşı Günlüğü) – Hayat Mecmuası, Sayı: 3-13, 1967

Yayın Yeri ve Tarihi Belli Olmayanlar:
1. Nezle
2. Kıskançlık
3. Gizli Mabed
4. Aşk ve Ayak Parmakları
5. Bir Vasiyetnâme
6. Uçurumun Kenarında
7. Tam Bir Görüş
8. Gurultu
9. Mahçupluk İmtihanı (Komedi Oyun, 1 perde)
10. Bir Çocuk: Aleko
11. Çirkin Bir Hakikat

Tamamlanamamış Öyküler ve Roman Parçaları:
(*) 1. Kazın Ayağı (Roman Parçası)
(*) 2. Foya (Roman Parçası)
(*) 3. Sultanlığın Sonu (Roman Parçası)
4. Kurt Hoca'nın Boynuzu (Müsvedde halinde kalmış öykü)
5. Akropol Hacısı
6. Beyaz Serçe
7. Tamah ve Namaz
8. Ararken

   5 ve 6: Bu öyküler, “Efruz Bey” romanının bir bölümü olarak tasarlanmıştır.
   (*) Bu öyküler ilk defa Ali Canip Yöntem'in “Ömer Seyfeddin Hayatı, Karakteri, Edebiyatı, İdeali ve Eserlerinden Numuneler (Remzi Kitabevi, İstanbul 1947)” adlı biyografik eserinde yayınlanmıştır.



*** Devamı var ***